Kadehte Şiir

Yazı: Hasan Okçu
hhasanokcu@gmail.com



Duyuyor musunuz, uzaklardan gelen sesin aciz ve pürüzlü tınısını? Duyuyor musunuz, yakınımızda olup da sesini duyamadığımız milyonlarca dili, sesi, titreşimi?

Acı acı kaynayan bir şeyler var içimde. Şöyle midemin hafif üzerinde, sol tarafa doğru, kalbimin iki üç parmak alt tarafında. Hissettiniz mi daha önce? Hissizliğiniz bedeninizi ele geçirmeden önce bir şeylere yönelmek ve yönelmemek, kapılmak ve kapılmamak, bakmak ve bakmamak, bakamamak, duymak, dinlemek, öpmek, sarılmak... Çokça sarılmak, istediniz mi?

Bağırmak isteyip de bağıramadığım onca şey var ki. Ağzımı açmaya meylettiğim anda ses tellerimin uçup gittiğini hissediyorum. Bildiğim dil her ne ise, onu unuttuğumu da. Yabancı. Yabancılık hissi. Var olmamış, olamamış, ancak hiç de yok olmamışlık.

Gizli, kaçak, göçek.

Hissetmek ve hissetmekten kaçmak fiilini benimsemeye, özümsemeye çalışıyorum. Fakat benliğimi kaybedemem. Kaçmak değil, yaklaşmak istiyorum.

Kaçmamalı, yaklaşmalı.

Çıkıp şöyle demek istiyorum: ‘’Kalk, yürü. Yürümemiz gerekiyor. Bak karşıda uzun bir yol var. Bir yere çıkıyordur, çıkmıyorsa da bir yerlerden geçiyordur. Güzel yerlerden... Kalk hadi, sırt çantanı al ve gidelim. Ne bileyim, belki çadır kurarız, hayvan arkadaşlarımızla birlikte yemekler yeriz, şarkılar dinler ölesiye güleriz. Ay ışığı yüzümüzü aydınlatırken, şiirlerle şarap içeriz. Belki Nâzım’a da bir kadeh çıkarırız.’’

Yorumlar