Yazan: İbrahim Özakman
Halil Edib ( 1863 –
1912 )
Türk
edebiyatının kıyısında kalmış, üzerine başka başka sayfalar çevirip örtülen bir
yazar ile ilgili bildiklerimi yazmak istedim. Yeni Türk Edebiyatı
bilim dalında almış olduğum Süreli Yayınlar dersi ile hayatıma giren bir yazar,
tercüman ve şair : Halil Edib. Hayatı hakkında birkaç bilgi kırıntısının
ötesine geçemedim. Ancak onun yazarı
olduğu süreli yayınları ile edebî hayatımıza olan katkısından dolayı
tanıtmak istedim.
Seyyar Tahrir-i emlâk memuru Hacı Hilal
Ağazâde Ali Melekî Efendi’nin oğlu olarak doğar Halil Edib. Çocukluğu babasının
vazifeli olduğu Kütahya, Uşak, Çanakkale, Sakız, Kıbrıs ve Isparta’da
geçmiştir. Isparta Rüşdiyesi’nde okur ve Hüdavendigar (Bursa) ilinde Mektubî
Kalemi’ne devam eder. 1880 yılında İstanbul’a gelerek iki sene kadar Şûra-yı
Devlet Mazbata Odası Hulefalığı’nda bulunur. Bu sırada Fransızca öğrenir. Daha
sonra Sanayi-i Nefîse Mektebi ve Müze Kitâbeti’ne tayin edilir. 1908’e kadar
çeşitli memurluklarda çalışan; Rüşdiye, Darüşşafaka, Mekteb-i Sultanî ve Mercan
İdadisi’nde lisan ve kitâbet hocalığı
yapan Halil Edib, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra kadro dışı bırakılır.
Envâr-ı
Zeka, Şafak, Beyânü’l-hak, Fevâid, Hamiyet, Sa’y, Sırât-ı müstakîm vb. dergi ve
gazetelerde şiir, makale ve tercümeler yayımlamıştır.
Bu
çalışmalarından dolayı Halil Edib’in diğer şair ve yazarların yanında anılmaması
veya okunmaması kültür hayatının yeterince araştırılmadığını gösterir. Bugünün
kültür hayatında süreli yayınların su götürmez bir önemi vardır. Süreli
yayınlar içeriğinde yer bulup dönemin sosyal hayatına birer “rehber” olan metinlerin
ne yazık ki birçoğu sahipleri ile birlikte kütüphane raflarında keşfedilmeyi,
günümüz alfabesine aktarılmayı bekliyor.
O
keşfedilmeyi bekleyenlerden birisi de Halil Edib idi. 13 sayılık bir Sa’y dergisini yazmış. 1887 yılının Ekim ayı
ile 1888 yılı Nisan ayına kadar çıkardığı Sa’y adlı dergiyi Milli Kütüphane’nin
mikrofilm arşivinden bir kopyasını alıp çalışmaya başladım. İstanbul merkezli
basılan dergide yok yok. Halil Edib Fransız Edebiyatından Andre Gidé,
Lamartiné, La Bruyére, Victor Hugo, Jean Bodin, Jean Jacques Rousseau gibi –
incelemem sonucu toplamda on yedi kişilik bir yazar kadrosu idi - şair ve
yazarların metinlerinden çeviriler yapmış. Alman Edebiyatından ise Goethe’nin
Genç Werther’in Acıları adlı eserinden bölümler çevirmiş. Ancak tamamı çevrilen tek eser Augustine Thierry’nin
“Validelere Nasihat” adında bir kitabı. Orijinal metne ne yazık ki ulaşamadım.
Doğu edebiyatında ise Sadi’den çevirileri vardır.
15
Teşrinievvel 1303 [27 Ekim 1887]basımlı
1.
Nüshanın ilk sayfası
Bir Hizmetçi Kızın Sergüzeşti, Mesîre-i Etfal,
Cümel-i Hikemiyye-i Ecnebiyye, Paris Esrarı Âşıkane Bir Dram, Terkib-i Bend
gibi eserleri vardır.
Bu
kültür adamının çalışmalarından az da olsa sizinle paylaşmak mutluluk
vereceğini düşündüm. Sa’y dergisideki çevirilerinden ikisini sunmak istedim.
Sunduğum her bir yazının insan ruhuna dokunmasında Halil Edib etken olmutur. Paylaştığım
diğer metinler ise Halil Edib’in kendi edebî kişiliğine aittir.
Alphonse
Lamartine’in Hazan başlıklı yazısından;
“…
Evet, fasl-ı hazânın son günlerinde
âsâr-ı hilkati temâşâdan daha ziyâde mütelezziz olurum. Câ-be-câ nikab ile
mestûr olan her zerrede daha ziyâde câzibe, daha ziyâde letâfet bulurum. Bu hal
bir dostun vedâını musavverdir; ecelin ebedî surette kapamak istediği
dudakların son tebessümünü andırır…”
Jean
Jacques Rousseau’nun Bir Mektub başlıklı yazısından;
“…
Juliet’ciğim! Kemâl-i teessüfle görüyorum
ki, nâleş ü feryâdım rahâtınızı ihlâl ediyor: İltizâm-ı mekânetle sükût
ediyorsunuz, fakat teessür ettiğinizi, heyecânınızı kâmilen keşf eyliyorum.
Gözleriniz kararıyor, ekseriyyâ zemîne in’itâf ediyor, derin bir sûrette
düşünmeye başlıyorsunuz. Çeşmân-ı dil-efrûzunuz ara sıra da benden tarafa
insirâf eyliyor, o zaman da simânızın o latîf, o âteşîn rengi bir solukluk, bir
sönüklük irâe ediyor. Ruhsâr-ı perter-bârınız sararıyor, şevk u şetâret size
mübâadet eyliyor, tahammül-sûz bir derd-i derûne mağlûp oluyorsunuz; ancak
tagayyür nâ-pezîr olan rûhânî letâfetiniz size biraz şevk u neşve bahş
edebiliyor.”
Halil
Edib’in Mevsim-i Şitada Âsâr-ı Hilkatin Letâfeti başlıklı kış mevsimini
anlattığı yazısından;
“…
Bu mevsimin ibtidâlarında bülbüller,
kuşlar seslerini keser; gülden bir nişâne görülemez, her cihette bir samt u
sükûnet müstevli olur. Pekçok ağaçlar yapraklarını döker, karların altında kalır.
Bir bakışta kefen-be-dûş kıyâm olan emvâtı andırır, Îrâs-ı heyecân eder. Bir
bakışta beyâz elbiselerle tezyin-i endâm eden nâzendeleri hâtıra getirir, o
heyecân kesb-i sükûn etmeye başlar. Az bir zaman evvel rengîn çiçeklerle, yeşil
câmeler telebbüs etmiş ağaçarla tenvir-i ayân-ı iştiyâk eden gülşen ser-â-pâ
papatya tarlasına benzer. Zemzeme-i cereyânıyla (geveş) cânı latîf bir sûrette
okşayan cûy-bâr incimâd etmiş görünüyor. Mâ-hasal nazara isâbet eden eşyâ,
azamet-i Hâlikle fenâ-yı âlemi beliğ bir lisân, vâzıh bir beyân ile ifhâm
eyler. Erbâb-ı nazar bu münâzır-ı
ulviyyeyi temâşâ ettiği esnâda hüzn ile inbisât-ı hiss eyler.”
Derginin
de adı olan Sa’y çalışma, emek, gayret
etme anlamlarına gelmektedir. Bu kelimenin diğer bir türetilen hali “mesai” dir.
Hayatı boyunca çalışkan olmak erdemini savunan Halil Edib’in şu kıtası
önemlidir.
Sa’ydır
âdemi âdem edecek âlemde
Gezme
vâdî-i atâletde çalış ol âdem
Böyle
bî-hûde geçer ise zamânın hayfâ
Gülecektir
bakup ahvâline halk-ı âlem!
Kültürün
çalışılması için ekilen toprağın
eşelenmesi ve günışığı ile beslenmesi gerekir. Bu nedenle geçmişte yazıp çizmiş
her kim varsa metni az ya da çok değerlendirilmesi gerekir. Biraz olsun sözünü
etmek ruhlara bir teşekkürdür. Batı edebiyatının zarifliğini dilimize kazandıran
nice Halil Ediblerin kütüphane raflarından çıkarılıp günışığı ile beslenmesi
temennisiyle…
KAYNAKÇA
Türk Edebiyat Ansiklopedisi
Türk Edebiyat Ansiklopedisi
Yorumlar
Yorum Gönder