Uzun
zamandır yazmayı planladığımız Ren Hang yazısını nihayet yazabiliyoruz. Yazıyı
yazmaya karar verdiğimizde Hang hayattaydı. Geçtiğimiz aylarda intihar ederek
yaşamına son vermesiyle kendisini tanıyanlara derin bir hüzün bıraktı. Lafı
daha fazla uzatmadan yazıya geçelim, keyifli okumalar.
Hang,
fotoğraflarında çoğunlukla çıplak, eğri büğrü pozlar ve alışılmadık
düzenlemeler içerisinde, arkadaşı olan genç erkek ve kadınları fotoğraflıyor. Çoğu zaman monokrom arka planlar önünde, kimi
zaman da doğanın ortasında ya da bir gökdelenin çatısında. Bazen tek başlarına
bazen de ikili, üçlü hatta daha kalabalık gruplar halinde. Çiçekler, yılanlar,
kuşlar, kediler eşliğinde…
Doğma büyüme Pekinli olan Hang, Çin kültüründen ve yakın çevresinden
çok fazla ilham alan bir sanatçı. İnsan ilişkileri, arkadaşlık, duygular,
korku, nefret, sıkışmışlık, bağımlılık gibi konular etrafında şekillenen
fotoğrafları, bireysel özgürlük arayışındaki kentli genç Çinliler ve kendi
kuşağının da bir portresi olma niteliğini taşımakta. İnsan bedeni ve cinselliğe
bu kadar dolaysız bir şekilde temas ediyor olması, sansürün en yoğun şekilde
uygulandığı ülkelerden biri olan Çin’deki ahlâki ve sosyal tabuları çok da
umursamadığının bir göstergesi. Tabii bu, sansürün gazabına uğramadığı veya
kitaplarının Çin’de serbestçe dolaşımda olduğu anlamına da gelmiyor. Hükümet
‘seks şüphesi’ gerekçesiyle sergilerini kapatabiliyor, izleyiciler fotoğraflara
tükürerek tepki verebiliyor ya da dış mekânlarda fotoğraf çekerken tutuklanabiliyor.
Bunlara rağmen hayal kırıklığına uğramadığını söylüyor Hang: “Artık bu gibi
durumlara alıştım. Çin’e aşığım ve Çinli insanları fotoğraflamayı seviyorum.
Burada doğdum ve doğduğum bu şehre büyük bir bağlılık hissediyorum. Evet burada
kısıtlanıyorum ama kendi ülkem tarafından engellendikçe ülkemin beni daha çok
anlamasını ve kim olduğum ve ne yaptığımı bilerek beni kabul etmesini
istiyorum.” (5)
Çıplaklığın insanların orijinal ve otantik hali olduğunu
söyleyen Hang, kendi sanatına bakışını şu kelimelerle anlatıyordu: “Ben
eserlerimi tabu olarak görmüyorum, çünkü onları kültürel ya da siyasi bağlamı
içinde düşünmüyorum. Özellikle sınırları zorlamak gibi bir niyetim yok, ben
sadece yaptığım şeyi yapıyorum.”
Tüm provokatif çağrışımlarına rağmen gördüklerimiz, Hang’in de
sık sık söylediği gibi sadece kamera karşısındaki bir takım bedenler ve
uzuvlardan ibaret belki de. Altı çizilmek istenen herhangi bir mesaj ya da özel
bir gönderme yok. Hang’in dünyasında çıplaklık ve doğa iç içe geçip
bütünleşiyor ve varolan tek gerçek de bu. Bunlardan istediğimizi alıp çıkarmak
da biz izleyicilerin hayalgücü ve önyargılarına kalıyor...
Fotoğraflarının yanı sıra şiirleriyle de tanınan genç sanatçı,
uzun süredir kronik depresyonla mücadele ediyordu. Hang, hastalığının
kendisinde bıraktığı izleri, “Depresyonum” başlıklı şiir kitabında anlatmıştı.
Kaynaklar
http://medyascope.tv/
http://www.artfulliving.com.tr/ Serdar Darendeliler
http://www.vice.com/video/the-art-of-taboo-ren-hang